Tüketici Örgütleri Federasyonu (TÖF) tarafından yapılan yazılı açıklamada, Genel Başkan Fuat Engin'in milletvekillerine yönelik açık mektubuna yer verildi.
Mektupta, 1990'lı yıllardan bu yana insanlığın yaşamına sokulmaya başlanan GDO ve diğer GDO'lu yem ve gıdaların bilim insanlarının yaptığı araştırmalar, deneyler ve analizler sonucunda, bakteri genlerinin aktarıldığı organizmaların doğal çeşitliliğe verdikleri zararlar sonucu yeni (Frankeştayn) canavarların ortaya çıkmasına neden olduğunun görüldüğü belirtildi.
GDO'lu ürünlerin insan/hayvan sağlığına ve çevreye karşı olumsuz etkileri olduğu dile getirilen mektupta, ''GDO'lu ürünlerin tüketiminde insan ve hayvanda toksik (zehir) ya da alerjik etki yapması, antibiyotiklere karşı direnç oluşturması, doğrudan alım durumunda ise insan ve hayvan bünyesindeki mikroorganizmalarla birleşme ihtimali gibi önemli sağlık riskleri ortaya çıktığı bilim insanlarınca ifade edilmektedir. GDO'yla ilgili önemli bir başka kaygı da, aktarılmış genlerin doğal bitki türüne atlayarak, bulundukları çevredeki doğal türlerde biyo çeşitliliğin kaybına neden olmaları ile yabani türlerin doğal yapılarında sapmalara neden olmaktadır'' denildi.
Ekosistemdeki tür dağılımını ve dengeleri bozan GDO'lu tohumların kısır olduğu, bu tohumların ekiminin tarımda ilaç kullanımını azalttığı, verimi artırdığı yaklaşımının ise gerçekleri yansıtmadığı ifade edilen mektupta, GDO'ların iddia edildiği gibi açlığa çare de olmadığı kaydedildi.
Mektupta, 2 Haziran 2009 tarihinde Biyogüvenlik Yasa Tasarısının Bakanlar Kurulunun imzasına açıldığı, bu süreç tamamlanmadan geçen ay Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin Resmi Gazetede yayımlanarak uygulamaya konulduğu anımsatıldı.
Gıda ve yem kanunlarına dayanak yapıldığı belirtilen bu yönetmeliğin GDO'ların ülkeye girişini düzenleyen bir yönetmelik olduğu, özünde de atıf yapılan kanunlarla bir ilintisinin bulunmadığının açık olduğu savunulan mektupta, şu görüşlere yer verildi: ''Yönetmelikte, insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin son derece zararlı olmasına dikkat çekilmiş olması ile GDO'lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılmasının yasak olduğunun belirtilmesi, yıllardır ifade ettiğimiz GDO'ların zararları gerçeğinin resmi ağızlardan itiraf edildiğinin göstergesi olmuştur.
GDO'ların sakınca ve zararlarının kamu otoriteleri tarafından kabul edilmesine karşın, başta mısır, soya, kanola, pamuk olmak üzere tüm GDO ve diğer GDO'lu yem ve gıdaların ülkemize girişine izin verilmesi anlaşılır gibi değildir. Gerçekler tüketicilerden saklanmaktadır. Asıl sorun, GDO ve diğer GDO'lu yem ve gıdaların zararlarına dikkat çekilmesine karşın, GDO'ların ülkemize girişinin serbest bırakılması ya da şartlı izin verilmesidir.
Ülkemiz tüketicileri, GDO'lu yem ve gıdaların ülkemize girişine izin verilmesini ve bu ürünlerin satışının yapılmasını istemiyorlar. Milletin vekili olarak, asilin istemediği insan ve hayvan sağlığı açısından zararlı ve tehlikeli olan, çevreyi kirleterek, tahrip eden, biyoçeşitliliği yok eden GDO ve diğer GDO'lu yem ve gıdaların bugün ülkemize girmemesi için yarın tohumlarının topraklarımızda ekimlerinin yapılmaması için karşı durunuz. Bu sorumluluğa ortak olmayınız.''
Toplumun sağlık ve güvenliğine sahip çıkmanın ''iktidarı- muhalefeti''nin olmayacağı vurgulanan mektupta, ''Hükümeti yaşama karşı duyarlı olmaya, TBMM üyelerini ise GDO'lara karşı toplumsal göreve çağırıyoruz'' denildi.
|