GİRİŞ; Tüketim faaliyetlerinin de üretim ilişkilerinin bir sonucu olması nedeniyle, ekonomik faaliyetlerin sonuçlarının üretim/tüketim ilişkisini belirlemesi açısından oldukça önemlidir. Genel olarak ekonomik faaliyetlerin sonuçlarına bakmadan, üretim tüketim ilişki sürecini ve yaşanan tüketici sorunlarını değerlendirmenin yeterli olmayacağı da açıktır. Türk-İş Araştırmasının sonuçlarına göre, 2012 yılında dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) bin 7 lira 10 kuruş; gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 3 bin 280 lira 45 kuruş olmuştur.Bu tutar, 774,00 TL olan asgari ücretin dört katını aşmıştır. 2012 yılı sonu itibariyle protestolu senet sayısı yüzde 26,5 oranında artış göstermiş olup, sorunlu senet tutarı ise önceki yıla göre yüzde 47,5 oranında artış göstermiştir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliği ile oluşturulan, 2012 yılı Aralık ayı geçici dış ticaret verilerine göre, 2011 yılında 134 milyar 907 milyon dolar düzeyinde olan Türkiye'nin ihracatı, 2012 yılında yüzde 13,1 artarak 152 milyar 561 milyon dolara yükseldi. İthalat ise yüzde 1,8 azalarak 240 milyar 842 milyon dolardan 236 milyar 537 milyon dolara indi. Dış ticaret açığı ise 2011 yılındaki 105 milyar 935 milyon dolarlık düzeyinden 83 milyar 976 milyon dolara gerileyerek, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 56'dan yüzde 64,5'a yükselmesine rağmen Dış ticaret açığı yüksek seyirde devam etmiştir. Ülkemizin ekonomik faaliyetlerine ilişkin açıklanan Türkiye Merkez Bankasının Türkiye'nin cari işlemler açığına ilişkin bir diğer çalışmasında ise gerçekleşen cari açığın milli gelire oranı ise önceki yılda olduğu gibi yüzde 10'a yaklaştığı bir kez daha tespit edilmiştir. Türkiye genelinde işsiz sayısı Aralık ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre 214 bin kişi artarak, 2 milyon 790 bin kişiye yükseldiği açıklanmış, bu sayı ile işsizlik oranı Aralık ayında yüzde 10.1 e yükselerek yeniden çift haneli olmuştur. Genç işsizlik oranı ise önceki yıla göre 1.7 puanlık artış ile yüzde 19,8 olmuştur. 2012 Yılı Hak Arama Sürecinde Yaşanan Tüketici Sorunlarına baktığımızda, geçmiş yıllara göre artış gösteren bir seyir izlediği görülmektedir. 2012 yılında da ülkemizde hak ihlallerinin boyut kazanarak devam etmesi hak arama mücadelesinde daha etkili ve yoğun emek harcamayı zorunlu ve gerekli kılmaktadır. Üyesi olan tüketici örgütlerinin uzun soluklu mücadele deneyimleri ışığında çalışmalar yürüten Tüketici Örgütleri Federasyonunun (TÖF) Ülkemizde tüketici haklarının geliştirilmesinde, Yasaya ve hukuka karşı uygulamaların ortadan kaldırılmasında, Tüketici yurttaşların mağduriyetlerinin önlenmesinde, Tüketici bilincinin gelişmesinde, Toplumsal hak arama kültürünün oluşumu ve gelişiminde üstlendiği görev ve sorumluluklarının bilincindedir. Bir yıldan daha az bir zamanda, Tüketicinin temel ihtiyaçlarını etkileyecek başta benzin ve diğer akaryakıt ürünleri olmak üzere yüksek oranlarda ZAM yapan kamu kuruluşları ile adil vergi toplamak yerine, dolaylı vergilerle yükü tüketici yurttaşa yükleyen kamu otoritesinin uygulamalarıyla, Telekomünikasyon. Bankacılık, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), Gıda, Sigortacılık, Turizm ve diğer sektörlerde yaşanan, ayıplı mal ve hizmetler, haksız sözleşme şartları, satış sonrası hizmetlere ilişkin haksız, yasa hukuk tanımaz uygulamalar devam etmektedir. 2012 yılında da bankacılık sektörünün yasaya ve hukuka aykırı haksız uygulamalarına baktığımızda; *Mobil elemanlar yoluyla ve stantlarda rastgele kredi kartı dağıtılmaya devam edilmesi, *Kredi ve kredi kartı sözleşmesinin bir nüshasını tüketiciye verilmemesi, *Dağıtılan kartların limitlerinin kişinin gelirine göre belirlenmemesi, *Kullanımdaki kredi kartlarının tek limit yerine “tuşa bas artıralım” denilerek keyfi uygulamalarla kişinin her kartına ayrı limitler tanınması, *Asgari ödemesini yapan ya da temerrüde düşen kredi kartlarına bileşik faiz uygulanması, *Ortak ATM den para çekilmesi ile hesap görüntülenmesinden ücret alınması, *Havale ya da EFT yapan tüketiciden yüksek tutarlarda masraf alınması, * kredi kartından ücret/aidat, Cari hesaplardan hesap işletim ücreti alınması, *Kredi kartı aidatının iade edilmesi yönünde verilen yargı kararlarına tepki olarak kredi kartını kullanıma kapatılması, *Konut başta olmak üzere, alınan tüketici kredilerinde bilgi ve onay dışında sigorta yapılması, *Yapılan alışverişlerde kredi kartından yasaya aykırı olarak komisyon alınması, *Konut finansmanı kredilerinin (Mortgage) erken kapatılmasına ceza uygulanması ile yeniden yapılandırmalardan yeniden yüksek tutarlarda ücret alınması, * Tüm bu aykırı uygulamalara karşı kamu otoritesi olan MB ve BDDK nın görevlerini yapmaması, 2012 yılında da Bankacılık sektöründe, tüketici yurttaşların mağduriyetine yol açan sorunların yoğun biçimde devam ettiğini görebiliyoruz. Tüm bu haksız, yasa hukuk tanımaz uygulamalara, mal ve hizmet piyasalarında tüketicilere yönelik olumsuzluk yaratan girişimlere karşı olduğu gibi bankacılık sektörün haksız uygulamalarına karşı hak hukuk mücadelesi verilmeye devam edilmektedir!... Haksız ve hukuksuz uygulamalar devam ederken, 2012 yılında başlatılan Rekabet Kurumu incelemeleri sonucunda 12 bankanın kredi kartları faizleri dahil, çok sayıda kredi türünde faiz oranlarını ortak (oligopol) hareket ederek belirledikleri kanaatine vardı. Milyarlarca liralık ceza kesmeye hazırlanan Rekabet Kurumu’nun elinde bankaların genel müdürleri dahil, üst düzey yöneticilerinin kendi aralarında yaptıkları bazı mail yazışmalarının olduğu tespit edildi. Sonuç olarak da Mart 2013 tarihinde Bankaların mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında rekabeti ihlal ettiğine karar veren Rekabet Kurulu, 12 bankaya en alt sınırdan toplam 1,1 milyar TL’lik ceza kesti. Bankalar arasında en yüksek ceza Garanti Bankası, Garanti Ödeme Sistemleri ve Garanti Finansmanı’na kesildi. Bu üç kurum toplam 213 milyon 384 bin TL, Akbank’a 2011 mali yılı sonundaki gayri safi gelirlerinin yüzde 1.5 oranına denk gelen 172.2 milyon TL , Yapı Kredi 149.9 milyon TL, Ziraat Bankası 148.2 milyon TL, İş Bankası 146.6 milyon TL, Halkbank 89.7 milyon TL, Vakıfbank 82.2 milyon TL, Finansbank 54 milyon TL, Denizbank’a 23 milyon TL, HSBC 14.9 milyon TL, ING Bank 12 milyon TL, Türk Ekonomi Bankası (TEB) ise 10.6 milyon TL ceza ödeyecek. Bankalarla tüketiciler arasında kan davasına dönüşen faiz dışı gelirlerden alınan ücretlere yönelik Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun tasarı taslağında belirtilen, “Sözleşmede belirtilmiş olmadıkça, tüketiciden, faiz, masraf, komisyon, teminat ve benzeri ödeme talep edilemez; sözleşmede öngörülen koşullar, sözleşme süresi içerisinde tüketici aleyhine değiştirilemez. Bankacılık sözleşmelerinde ise hiçbir suretle tüketicilerden kredi kartı üyelik ücreti, hesap işletim ücreti, dosya ücreti, ipotek fek ücreti vb. isimler altında herhangi bir bedel alınamaz.” Hükmü korunarak bankalar lehine herhangi bir değişikliğe uğratılmamalıdır. Aksi durumda kamu otoritesi de bankalar gibi tüketici vicdanın da mahkum olacaklardır. Genel olarak yürürlüğe girdiği Eylül/1995 yılından bu yana Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun işleyişinde ve tüketicilerin yaşadıkları uyuşmazlıklardan kaynaklı sorunlara ilişkin geçen 18 yıllık süreçte gelinen noktaya baktığımızda gelişmelerin olması gereken noktada olmadığı açıktır. Kamu otoritesi, Anayasanın 172. maddesi ile Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun amaç maddesinde belirtilen gönüllü tüketici örgütlenmelerinin desteklenmesine yönelik sorumluluklarını ve görevlerini yerine getirmemişlerdir. Dün Sanayi ve Ticaret kesiminin çalışmalarına ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmak, faaliyetlerinin sürdürülmesine ilişkin önlemleri almak, gerekli kolaylıkları sağlamak gibi görevleri olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, bugün ise Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında, kanunun uygulanmasında tüketiciyi korumakla yetkili kılınması başlangıçtan günümüze adil, gerçekçi ve objektif bir yaklaşım bir uygulama olmadığı gerçeği bugün bir kez daha ortaya çıkmıştır. Özellikle de tüketici ile ilgili bakanlığın bölünmesi tüketici haklarının gelişim sürecini olumsuz etkilemiş bu nedenle de mal ve hizmet piyasalarının haksız ve hukuksuz uygulamaları hissedilir ölçekte artmıştır. Bu durumda gerek mevzuat, gerekse uygulamalara yönelik tüketici ihtiyaçlarını artırmış ve bu ihtiyaçlara yönelik politikaların oluşturulması ile önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenlerle de, Almanya Federal Tüketici Bakanlığı örneğinde olduğu gibi, ülkemizde de tüketicinin korunması konusuna objektif bir bakış açısıyla yaklaşılarak, konunun özü gereği ülke gerçekleri ile tüketici ihtiyaçlarını öncelikli olarak tespit edecek, tüketicinin haklarına ilişkin düzenlemeleri gerçek anlamda somut bir biçimde yapacak ve yürütecek bir idari yapının kurulması ve bu idari yapının da nihai olarak TÜKETİCİ BAKANLIĞI kurulması gerekliliği vardır. Bu sürecin sağlıklı işleyebilmesi için de konuyla ilgili yeniden yapılandırma süreci yaşama geçirilmeli ve zaman geçirilmeden gerekli yasal düzenlemeler yapılarak T.C Başbakanına bağlı “TÜKETİCİ MÜSTEŞARLIĞI” kurulması öncelikli olarak kamu otoritesinin önünde görev olarak durmaktadır. TÖF olarak, ülkemizde yaşanan haksızlık, hukuksuzluk ve hak ihlalleri nedeniyle, bankacılık sektörüne ilişkin hazırladığımız 2012 yılı raporumuz aşağıdadır/ektedir. Fuat Engin BANKALAR Kredi Kartlarında ve Tüketici Kredilerinde Sorun üretmeye Devam Ediyor! Ağırlıklı olarak, tüketici kredileri ve kredi kartlarının kullanımından kaynaklanan sorunlar, yıllardır tüketici yurttaşlar açısından ekonomik yıkımlara, psikolojik bunalımlara, ailelerin dağılmasına ve intiharlara neden olmuştur/olmaktadır. Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye genelinde 2000 yılından sonra artış gösteren boşanmaların nedenini bulmak amacıyla yapılan araştırmada, boşanan 10 çiften 7'sinin evliliği kredi kartı borcu yüzünden yıkıldığı ortaya çıkmıştır. 2012 yılında da kredi kartlarında yaşanan sorunlarda artışlar nedeniyle icra takibi oranı ve asgari ödemesini yaparak yaşamını sürdürmeye çalışan kredi kartı sayısının artmasından kaynaklı mağduriyetlerin neden olduğu, suç işleme, banka soygunu, rehin almalar, cinnet geçirme ve intihar gibi toplumsal sorunlara her geçen gün daha fazla sayıda tanık olmaktayız. 2003-2006-2009 yıllarında 3 kez yapılan kredi kartı borcunun yeniden yapılandırma uygulamalarıyla, yasaya ve hukuka aykırı ihlal ve istismarlar nedeniyle çözüm üretilememiştir. Önceki yıllarda olduğu gibi, 2012 yılı içerisinde de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından kredi kartlarında tek limit uygulanmasına ilişkin denetimler yapılmamış ve 15 Mart 2006 tarihinde yürürlüğe giren Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 9. Maddesi ile hüküm altına alınmış olan, ancak bugüne kadar birçok mevzuatta olduğu gibi BDDK desteği ile bankalar tarafından uygulanmamaya devam edilmektedir. Geçen yıl sonu itibariyle tüketici kredilerinde takip oranının yüzde 23,4 olduğunu belirten Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı(BDDK) Mukim Öztekin, Son bir yıldır çıkan haberlerden sektörün de memnun olmadığını belirterek 'Sokaklarda kredi kartı satışı görüyor musunuz, yasakladık. Ama her hizmetin bedeli vardır. 2 TL'lik ekmek de var 50 TL'lik ekmek de. Lahmacunu Bodrum'da 50 TL'ye yiyorsunuz. Yani nerde, ne yediğinizle alakalı' yaklaşımıyla, adete tüketicilerle alay etmiştir. uygulamada Mobil elemanlar yoluyla ve stantlarda rastgele kredi kartı dağıtılmaya devam edilmesinin ya da banka şubelerinden sokak yönünde sürgülü camlar açılarak yasa ve hukukun ihlal edilmesinin farkında olmadan konuşan bankalar birliği başkanı kredi kartları arasında ne gibi kalite farkı olduğunu bilmeden banka temsilcisi gibi bir tavır sergileyerek kamusal sorumluluğuna aykırı bir tutum içine girmiştir. Bu yaklaşım var olan uygulamalarla bankalar tarafından yasa hükümlerinin kamu otoritesi yardımıyla nasılda yok sayıldığının, görmezden gelindiğinin somut kanıtı da olmuştur. BDDK Başkanı Mukim Öztekin, bankalarla tüketicileri karşı karşıya getiren komisyon, kredi kartı aidatı, işletim ücretleriyle ilgili şikayetlerle ilgili olarak, 'Kimsenin aldatılmasının yanında olmayız. Ancak bankaların güvenilirliğine zarar vermemek gerekir' yaklaşımıyla da kimin temsilcisi olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bir önceki BDDK Başkanı Bilgin’in , " Kredi kartı riskli bir enstrüman, Banka için kredi kartını düzenli ödeyen bir müşteri iyi bir müşteri değil. Bankalar kredi kartı borcunu düzenli ödeyen vatandaştan hiçbir şey kazanmıyor. Kredi kartının basımından dağıtımına çok fazla maliyeti var. Türkiye'deki herkes kredi kartını düzenli ödesin, bankalar bir ay sonra kredi kartını iptal eder. Bankalar kazanamadığı bir işi niye yapsın? Batık oranı yaklaşık 2 milyon kişi. Bankalar bu 2 milyon kişinin riskini bize yıkmış durumda. Kredi kartının faizini batık oranına göre belirliyorlar. Riskli bir enstrüman olduğu için faizleri haklı olarak bu orana göre belirliyorlar." İfadeleri bankaların yasaya ve hukuka aykırı uygulamaları karşısında BDDK nın duruşunu ve tüketiciye bakışını oldukça iyi açıklamaktadır. Türkiye'de önceki birkaç yılda olduğu gibi 2012 yılı sonu itibariyle de nüfusun yüzde 60’a yakının bankalara borçlu olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durum da gösteriyor ki, yüksek faizlerle borç batağının içinde olan tüketiciler bu yılda da kazandığını bankalara ödemeye devam edeceklerdir. BKM verilerine göre, bankaların kredi kartı müşterisi sayısı 2011 yılında, 32 milyon 275 bin kişi iken, 2012 yılında 35 milyon kişiyi aşmış olup, Türkiye'deki kredi kartı sayısı yüzde 6 artışla, 54 milyon adet, banka kartı sayısı ise yüzde 11 artışla 91 milyon adet olmuştur. Kredi kartları ile yapılan alışveriş tutarı 332 milyar lira olurken, banka kartlarında bu tutar 16 milyar lira olarak gerçekleşti. Tüketici sayesinde bankalar yine ülkenin en karlı kuruluşlarıdır. BDDK verilerine göre, Bankacılık sektörün Kasım 2012 itibarıyla dönem net karı 21 milyar 786 milyon lira düzeyinde gerçekleşirken, 2011 yılının aynı dönemine göre 3 milyar 529 milyon lira, oransal olarak da yüzde 19,3 oranında artış göstererek 23,4 milyar liraya çıkmıştır. “Sektörde faaliyet gösteren 49 bankadan 37'sinin karında, son bir yıllık dönemde artış gerçekleştiği, Aralık 2011–2012 döneminde, faiz dışı gelir kalemlerinden bankacılık hizmet gelirleri ile kredilerden alınan ücret ve komisyonlar, yüzde 12,5'lik (2,1 milyar lira) artışla 19,2 milyar lira gerçekleştiği, Kredilerden elde edilen ücret ve komisyonların ise yüzde 59'u nakdi kredilerden, diğer bölümünün gayri nakdi kredilerden elde edildiğini ifade edilmiştir. Bu dönemde esas olarak, bankacılık sektörünün net faiz marjı gelirlerinde artış Aralık 2012'de dönemde 0,6 puan yükselerek yüzde 4,1 seviyesinde olmuştur. 2012 yılında da bankalar tarafından tüketiciden alınan yüksek orandaki haksız tutarlar, son 1 yıllık dönemde bankacılık sektörünün (kiralama giderleri, personel giderleri, promosyon uygulama giderleri gibi) işletme giderlerinde yüzde 11,4 oranında artışa karşın, bankalara yüksek karlılık sağlamaya devam etmiş ve bankaların en önemli gelir kaynaklarını oluşturmuştur. BDDK Raporunda, "Bankacılık hizmet gelirleri ile kredilerden alınan ücret ve komisyonların yanı sıra, aktif satış kazançlarındaki artışa bağlı olarak artan faiz dışı gelirler ve takipteki alacaklar özel provizyonundaki azalış, bankaların karlılığına olumlu katkıda bulunduğu da belirtilmiştir." Bankaların 2012 yılında da bir önceki yılda olduğu gibi toplam işletme giderlerinin yüzde 65'i ağırlıklı olarak tüketicilerden aldıkları faiz dışı gelirlerden karşılamışlardır. 2013 yılının Ocak ayında da BDDK verilerine göre bankacılık sektörünün karı geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 37,1 artış gösterdi. Sektörün Ocak 2013 itibarıyla 2.530 milyon TL düzeyinde olan kârı, önceki yılın aynı dönemine göre 684 milyon TL (%37,1) artmıştır. Bankaların aldıkları masraf kalemlerini incelediğimizde, - Yıllık kredi kartı aidatı - Hesap işletim ücreti - İşlemsizlik ücreti - Dosya masrafı - Komisyon ücreti - Hayat sigortası ücreti - Sigorta bedelleri - Katkı payı - Ekspertiz ücreti - İpotek tesis ücreti- İpotek ücreti - İlave peşin komisyon - Havale ücretleri - EFT ücretleri - Döviz transfer ücretleri - Mevzuat araştırma ücreti- Dekont ücreti - Ekstre ücreti - Telefon-faks-posta ücreti - SMS-mail ücretleri - Şifre gönderim ücreti - Menkul bakım ücreti - Rehin-haciz kaldırma ücreti - Nakit avans komisyonu - Diğer şubedeki döviz tevdiat hesabından para çekme ücreti - Asıl kart bedeli - Harcama vaadi ihlal ücreti - Arşivden belge çıkarma ücreti- ‘Kredi kartı borcu yoktur’ yazısı alma ücreti olduğunu görüyoruz. Küresel krizle birlikte faizlerin kâr marjlarının düşmesiyle, gelirler kalemlerinde ücret ve komisyonların ağırlığını artıran bankaların, 35,00-40,00 TL EFT ücreti aldığı, Havalede ise bu tutarın 20,00-25,00 TL civarında olduğu, Elektronik Fon Transferi (EFT) ile yapılan ödemelerde EFT miktarına göre 1.000 lira talep eden bankalar bile olduğu da ortaya çıkmıştır. Bankaların hizmet gelirleriyle ilgili fütursuz uygulamalarına 2012 yılında bir yenileri eklenmiş olup, hesabın bulunduğu şubeye yatırılan paradan bile masraf adı altında 30,00-35,00 TL alınmaya devam edilmektedir. Komisyon, ücret ve hizmet gelirlerinin bankaların toplam gelirine oranı son 1 yılda, 0,7 puan artışla yüzde 13,8'den yüzde 14,5'e yükselmiştir. Adeta sineğin yağını çıkaran bu haksız uygulamalarda yoğun tüketici tepkilerine neden olmaktadır. Bankaların aldıkları masraf kalemlerine yenilerinin eklenebileceği sinyali veren bir bankanın genel müdürü, “Her hizmetin bedeli var. İleride kendi bankanızın ATM’si de ücretli olabilir” dedi. Müşterinin aldığı hizmetin bir maliyeti olduğuna, bu maliyetleri yansıtma veya yansıtmama konusunda bankalar arasında farklılıklar olduğuna dikkat çekerek, müşteriniz ATM’den 7 gün 24 saat hizmet almak isteyebilir. ATM’lerinizi gece 3’te de olsa sabah 7’de de olsa dolduracaksınız. Gece 2’de müşteriniz çorbacıda kart verdiği zaman ‘Bankanız kapalı, kartınız çalışmıyor’ denmeyecek. ATM’ye sürekli para koymak zorundasınız. Bütün bunların bir maliyeti var. Biz sizi alıştırmadık, devlet bizi yüksek faize alıştırmıştı. Son 10 yıldır böyle değil. Faizler düştü. Dolayısıyla bu işler normale dönmek zorunda.” Yaklaşımı yükün her zaman olduğu gibi tüketiciye yüklenmesi gibi ibret verici bir durumu ortaya koymaktadır. Yaşanan bu yoğun ve haksız durumlar devam ederken, BDDK Başkanı ise, “Her hizmetin mutlaka bedeli olacaktır.” Fayda-maliyet analizi yapmayan bir tüccar kısa sürede ciddi sıkıntılarla karşılaşır. Kimseye de zorla kredi kartı verilmiyor. Her hizmetin bir bedeli bulunduğunu tekrarlayan Öztekin, “Ekmeği gidip fırından herkes bedava almak ister. Ama 2 liralık ekmek de alırsın, 50 liralık ekmek de var yani. Bankacılık sektörü şunu diyor; lahmacunu Bodrum'da 50 liraya yiyorsunuz ama 2 liraya satılan lahmacun da var. Nerede yediğinizle alakalı. Tüketici olarak aldığınız ürünün bedelini bilecekseniz, size haber verilecek, aldatılmayacaksınız” değerlendirmesinde bulunarak banka temsilcisi edasıyla tüketicilerle adeta dalgasını geçmiştir.
Kredi Kartı ve kredilerden kaynaklı sorunlar 1 numara; Merkez Bankası kayıtlarına göre 2012 yılında, kredi kartı borcu nedeniyle hakkında takip başlatılan 1.585,535 kişi olmuş, bu sayı bir önceki yıla göre 148,251 kişi artış göstermiş olup borç tutarında artış göstermiştir. MB kayıtlarına göre 1.585,535 kişinin toplam da 6.500,000 aşkın kredi kartı takiptedir. 2011 yılında, asgari ödemesi yapılarak yaşamını sürdürmeye çalışan sorunlu ve bileşik faiz kıskacında olan kredi kartı sayısı ise 12 milyon adedi aşmıştır. Tüketici kredisi kullanım oranı 2011 yılında genel olarak yüzde 18,3 olan artış oranı 2012 yılında 23,4 artış gösterdiği açıklanmıştır. Oysa Merkez Bankası kayıtlarına göre 2012 yılında, tüketici kredilerinden kaynaklı olarak 1.038,611 hakkında takip başlatılmış olup, bu sayı bir önceki yıla göre 238,137 kişi artış göstermiştir. Bir başka deyişle, tüketici kredilerinin takipteki alacak artış oranı, önceki yıla göre kişi bazında yüzde 29,8 oranında artış göstermiştir. 2011 yılında gerek kredi kartı, gerekse tüketici kredilerinden kaynaklı olarak 2.237.738 kişi hakkında icra takibi başlatılmışken, 2012 yılında, bu sayı 2.624,146 kişiye yükselmiştir. BDDK Başkanının açıklamasında, Bireysel krediler içinde takibe dönüşen kredi miktarında ihtiyaç ve tüketici kredilerinin 981 milyonluk artışla başı çektiği, bunu da401 milyon lirayla kredi kartı alacakları- nın izlediği belirtilmişti. Buda bankaların “sorun yok” gibi yapay yaklaşımlarına karşın, konunun boyutunu ve önemini yeterince ortaya koymaktadır. Tüketici kredileri ve kredi kartı borçları 2002 yılından bu yana 248 milyar 395 milyon lira arttı. 2002 yılı, 6 milyar 605 milyon lira 2003 yılı, 12 milyar 842 milyon lira 2004 yılı, 26 milyar 448 milyon lira 2005 yılı, 46 milyar 721 milyon lira 2006 yılı, 69 milyar 101 milyon lira 2007 yılı, 94 milyar 993 milyon lira 2008 yılı, 117 milyar 133 milyon lira 2009 yılı, 129 milyar 915 milyon lira 2010 yılı, 172 milyar 623 milyon lira 2011 yılı 219 milyar 70 milyon lira 2012 yılı 255 Milyar lira olduğunu görüyoruz. Ayrıca, TÜKETİCİNİN düştüğü “kredi/kredi kartı-faiz-banka” şeytan üçgeninden kurtulabilmek için “borcu borçla kapatma” (!) yoluna gitmek zorunda kalması, kredi kartından nakit çekimini rekora taşıdı. Bankaların yasalara ve hukuka aykırı uygulamaları nedeniyle öden(e)meyen tüketici kredilerinin ve Kredi kartı borçlarının sorumlularından biri, fahiş faiz oranı belirleyen Merkez Bankası, bir diğeri ise yasaları ihlal, tüketicileri istismar eden Bankaların tüm haksız uygulamaları karşısında düzenleme/denetleme görevlerini yerine getirmeyen ve çoğu zaman üç maymunu oynayan BDDK dır. Yaşanan sorunları fark ettikleri halde, haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı çözüm üretecek önlemler almak yerine, bazı palyatif düzenlemeler yaparak, kredi kartında ödenmesi gereken asgari tutarın artırılması yoluna gidilerek limite öre kademeli olarak asgari ödeme oranlarını artırarak soruna çözüm üretmeye çalışmaları günümüzde hüsranla sonuçlanmıştır. Bir takvim yılı içinde kredi kartı borcunu 3 defa dönem borcunun yarısından az ödeyenin nakit çekim hakkı elinden alınmasını, bu kredi kartlarının limitlerini de dönem borcunun tamamının ödenmesine kadar artırılamaması uygulaması da soruna çözüm üretememiştir. Önceki yıllarda olduğu gibi, 2012 yılında da kredi kartlarında öden(e)meyen, Tüketici kredilerinde geri dön(e)meyen tutarlardan kaynaklı yaşanan sorunların sorumlusu ise, MB ve BDDK destekli yasaları ihlal, tüketicileri istismar eden Bankalardır. Sözleşmenin bir nüshasının Tüketici Yurttaşa verilmemesi, Yasaya aykırı olarak, tek limit yerine her kredi kartına ayrı limit tanınması, Onaya bağlı olmadan kredi kartı limitinin arttırılması, Fahiş oranda Kredi Kartı faizi belirlemeye devam edilmesi, Dünyada olmayan, aylık ve günlük faiz uygulaması nedeniyle, kanunların kesinlikle yasaklamasına karşın, asgari ödeme yapanlardan, temerrüde düşenlerden bileşik faiz (Faizin Faizi) alınması Konut kredilerinin (Mortgage) erken kapatılmasında yüzde 2 ceza uygulanması,(bu haksız durumla ilgili TÖF tarafından taşınan yargı süreci devam etmektedir.) Yeniden yapılandırmalardan yeniden ücret alınması, Kamuoyunda Sicil affı adıyla bilinen kanunun bankalar tarafından uygulanmamasından kaynaklı sorunlar.
BANKALARIN haksız uygulamalarının sonu gelmiyor! 5464 sayılı kanun hükümlerine aykırı olarak mobil elemanlar ve iletişim araçları/stantlar yoluyla kredi kartı dağıtılmaya devam edilerek, Son bir yılda 5 milyonu aşkın kredi kartı dağıtılmasıyla toplam kredi kartı sayısı 54 milyon adet’i aşmıştır. Bankalar, tüketicilerle inatlaşmaya devam ederek kart ücreti/üyelik aidatı adı altında tutarlar alınmaya devam edilmektedir. Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararları, Tüketici Mahkemelerinin hakem heyeti kararlarını onaylaması ve Yargıtay’ın banka uygulamalarının haksız olduğu kararı vermesine, kart aidatını geri alan tüketicinin kredi kartını tek yanlı ve haksız bir biçimde kapatan bankaya karşı yargının kredi kartın yenilenmesi ile tazminat ödenmesi kararına ve Yargıtay’ın onayına ve bankanın düzeltme talebini reddetmesine karşın, bankaların yasa ve hukuk tanımaz uygulamaları devam etmektedir. Yargıtay’ın 2011 yılında verdiği en önemli kararlardan biri de tüketicinin geriye dönük 10 yıla ilişkin kredi kartı ücretini talep edebilmesine olanak tanımasıdır. Ortak ATM uygulamasının faturası tüketici yurttaşa çıkarılmaya devam edilmekte ve milyonlarca kez yapılan işlemlerde de diğer bankaya ait ATM cihazından 10-20 TL çeken tüketicinin cebinden, yaptığı işlem için 2012 yılında da 4-5 TL komisyon alınmaya devam edilmektedir. Bir bankanın genel müdürü, “Her hizmetin bedeli var. İleride kendi bankanızın ATM’si de ücretli olabilir” yaklaşımı. Bankalrın gerçek niyetini açıkça ortaya koymaktadır. Tüketici yurttaşların bu uygulamaya ilişkin ortak bakış açısı “bu durum Çağımızın Modern soygunu.” olduğu gerçeğidir. Ayrıca, borçlara ilişkin negatif kayıtların tutulması yetkisinin Bankalar Birliğinde verilmesi/olması anlaşılır gibi bir uygulama değildir. Bakanlar Kurulu Kararı ile kredi kuruluşlarınca kullandırılan tüketici kredilerinde Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) kesintisi oranının yüzde 15’e çıkarılan ve yasaya, hukuka ve hakkaniyete aykırı biçimde geriye dönük olarak alınmasının yasaya ve hukuka aykırı olması nedeniyle, 2010 yılında yayınlanan Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğünün 14.01.2011 tarih, 2780 nolu genelgesinden sonra Yargıtay tarafından da son nokta konularak uygulama iptal edilmiş ancak bazı bankalar haksız kazanç elde etmek adına uygulamaya devam ederek daha once tahsil ettikleri tutarları iade etmemişlerdir.
SONUÇ OLARAK! Kredi kuruluşları tarafından Yasa ve hukuk kurallarının ihlallerine son verilerek tüketici istismarlarına nokta konulduğunda, Merkez Bankasının, kredi kartı faizini fahiş oranda değil de hakkaniyet ölçüsünde belirlediğinde, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) bankaların yasaya aykırı haksız uygulamaları karşısında seyirci kalmak yerine, düzenleme ve denetleme görevini gerektiği gibi yapmaya başladığında, konuyla ilgili mevzuat düzenlemelerinde ülke gerçekleri ile tüketici talep ve önerilerinin dikkate alınması ve bankaların mağduriyetler yaratan yasaya aykırı haksız uygulamalarının ortadan kaldırılmasıyla gerçekçi bir yeniden yapılandırma yapılarak, başta Kredi kartından ve tüketici kredisinden kaynaklı sorunlar olmak üzere bankaların yarattığı sorunlara çözüm üretilmesinin mümkün olacağını ya da yaşanan sorunların önemli ölçüde azalacağını biliyoruz.
|